bugün
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri8
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği18
- icardi1905 silik olsun kampanyası9
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi14
- aleyna tilki nin annesi12
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar14
- kurtlar vadisi pusu rezaleti8
- anın görüntüsü19
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı63
- sexting haram mıdır23
- assembly kodu14
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur21
- erken seçim11
- cengiz ünder'in bıyığı10
- junkman12
- ali koç8
- fenerbahçe14
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu10
- yazarların en rum özelliği21
- erdoğan'dan sonraki başkan20
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı10
- sadece sennn13
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir17
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti12
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak10
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız13
- çok fazla çirkin erkek olması11
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
- manyak olmaya karar verdim8
- ebbırı top gibi sektirme yarışması19
- sokakta kadın döven araplar12
- sözlükteki fosiller24
- netflix'in pkk lıyı başrol yaptığı dizi11
- 56 yıldır hiçbir kadınla iletişim kurmayan adam12
sevdiği entry'ler
bu güzel bilgiler için eylülsabahi'na teşekkürler. hiç gitmediğim iller hakkında da bilgilenmek güzel bir duygu.
https://m.uludagsozluk.com/e/46956734/
Kanka biz ona (bkz: yanındakiyle yaşar aklındakiyle ölürsün) diyoruz..
Unutamamiş seni bellikine...
Ondan yani.
Swh...
Kanka biz ona (bkz: yanındakiyle yaşar aklındakiyle ölürsün) diyoruz..
Unutamamiş seni bellikine...
Ondan yani.
Swh...
Eylulsabahi enteresan öngörülerde bulunmuş. Ben aynı hastaya başka teşhis verdim ama sözlerini de dikkate değer buldum…
Ben hala, afyonkarahisar ve keçiören’in chp’ye nasıl geçtiği, bahçeli’nin buna nasıl izin verdiği üzerinde duruyorum.
Ben hala, afyonkarahisar ve keçiören’in chp’ye nasıl geçtiği, bahçeli’nin buna nasıl izin verdiği üzerinde duruyorum.
içimden bir his fenerin yine toplum içinde Gülüşmelere neden olacağını söylüyor.
görsel
görünüşü güzeldir.
görünüşü güzeldir.
Üstte yazan 2 kişi de uyduruyor.
Adana ile alakaları yok.
Türkiye’nin En samimi insanlarının yaşadığı yerdir Adana.
Adres bile sorsan seferber olur. Esnafı güleryüzlüdür.
Alışık olmayana şive biraz sert geliyor sadece…
Adana ile alakaları yok.
Türkiye’nin En samimi insanlarının yaşadığı yerdir Adana.
Adres bile sorsan seferber olur. Esnafı güleryüzlüdür.
Alışık olmayana şive biraz sert geliyor sadece…
Tijuana’lı. Tekila tutkunu, sabahtan akşama kadar senyorita peşinde fırlama.
arada bir yazılar/mektuplar/siirler geliyor gidiyor.
o yazıları kim yazıyor?
valla sevmedigim birileri yazmıyordur umarım.
cunku ben o yazıları seviyorum.
o yazıları kim yazıyor?
valla sevmedigim birileri yazmıyordur umarım.
cunku ben o yazıları seviyorum.
Ya şuna penaltı diyenle futbol konuşmayı kesin beyler. Hiç bir açıdan temas görünmüyor.
Kendilerine göre yorumluyolar. Ben takım farketmez her zaman göte göt derim.
Burdaki ve Alanya maçındaki gotten uydurma penaltidir, yüzsüzler ancak bunu savunur.
Kendilerine göre yorumluyolar. Ben takım farketmez her zaman göte göt derim.
Burdaki ve Alanya maçındaki gotten uydurma penaltidir, yüzsüzler ancak bunu savunur.
zaten şu penaltıya ciddi ciddi penaltı diyen fenerli de bir daha futbol yazmasın bir zahmet.
objektif ve sağduyulu insanların yanlış bir karar olduğunu belirttiği penaltı.
objektif ve sağduyulu insanların yanlış bir karar olduğunu belirttiği penaltı.
Bağımsızlık ile ilgili bir sorun olacağını sanmıyorum. Yıkım 5 6 ilçede olacak ve kayıp 7 şubat depremi kadar büyük olmayacak.
Nedeni ise fay 40 km deniz içinde.
Nedeni ise fay 40 km deniz içinde.
Bunlar haşhaşi yav.
Nick değiştirmek varken silik olmak da ne bileyim.
Öz hakiki yazarlar da pek kalmadı azizim.
Biz ki 12 yıldır orjinal, boyasız ve değişensiz nick.
Öz hakiki yazarlar da pek kalmadı azizim.
Biz ki 12 yıldır orjinal, boyasız ve değişensiz nick.
başına bin musibet açılmazsa dua et.
kardeşim devir öyle bir devir ki, kim hırlı kim hırsız, essah mı yalan mı bilmek anlamak muamma.
bu devirde kabuğuna çekilip, mümkünse dış dünyadan da kopuk yaşayacaksın. kimseye el uzatmaya gelmiyor.
kardeşim devir öyle bir devir ki, kim hırlı kim hırsız, essah mı yalan mı bilmek anlamak muamma.
bu devirde kabuğuna çekilip, mümkünse dış dünyadan da kopuk yaşayacaksın. kimseye el uzatmaya gelmiyor.
Pavyona gidelim.
Bugün dükkanı açmayalım. Gidelim ciğer yiyelim sonra içelim.
Yazasım geliyor, yazıp yazıp siliyorum. Olmuyor.
Yoğun bakımda 5 dakika görüp konuşmamızın son olacağını nasıl bilebilir bir insan. Ya da bilse ne gelir elinden. iyi olacaksın merak etme demiştim sana orada. Olmadı özür dilerim.
Yoğun bakımda 5 dakika görüp konuşmamızın son olacağını nasıl bilebilir bir insan. Ya da bilse ne gelir elinden. iyi olacaksın merak etme demiştim sana orada. Olmadı özür dilerim.
Sen beni kaybetmekten hiç korkmadın.
Bilirdin, her koşulda tek dileğim sen'din.
Benimse bu hayattaki en büyük korkum seni kaybetmekti.
Sonumuzu getiren sanırım bu oldu.
Çok kez rüyalarımda seni kaybettiğimi gördüm, çok kez beni bırakıp uzak şehirlere, uzak ülkelere gittiğini gördüm, bir anda ortadan kaybolduğunu gördüm.
seni bulmak için çok çırpındım rüyalarımda.
Her birinde çıldırmak üzere uyandım, çok ağladım.
Üstelik birlikteyken bile, belki yan yana uyurken bile çok kez gördüm bu rüyaları biliyor musun.
Allah'ım dedim, neden?
Neden bana bunu yaşatıyorsun diye çok ağladım.
Hiçbir zaman bunları sana anlatamadım.
Görüyorum ki ben sana aslında çoğu şeyi anlatamamışım.
Sana seni ne kadar sevdiğimi, ne kadar güvendiğimi, senin dışında hiçbir şeyin hayatımda önem arz etmediğini, benim için çok şey ifade ettiğini, bendeki yerini, anlatamamışım.
Son söylediğin sözlerin hiç geçmeyecek yaralar bıraktı bende.
Çünkü senin söylediğin her söz, anlattığın her şey çok değerliydi benim için. Senden bu sözleri duyacağıma asla inanmazdım.
Bugün Karaköy civarlarında, seninle kafamız güzel yürüdüğümüz o yoldan yürüdük arkadaşlarla, narkotik köpekleriyle ilgili anlattığın o saçma sapan hikaye geldi aklıma. "şaka yapıyorum, her anlattığım şeyi ciddiye mi alacaksın." demiştin bana, gülüşmüştük. O geldi aklıma, içimin acısını çok derinlerde hissettim.
Sana kızgın değilim, kızgın olsam belki kolay olurdu. Ama çok kırgınım, fazlasıyla.
Çekip vursaydın inan bu kadar canım acımazdı.
Bunca şeyden sonra bana gitmekten başka bir çare kalmadı, halbuki isteğim bu değildi, anlatmaya çok çalıştım ama anlatamadım.
Elim çok gidiyor sana yazmaya şu sıralar, ama sonra beni engellediğin aklıma geliyor, defterimi kalemimi alıyorum elime, oraya yazıyorum aklımdan geçenleri. Sanki karşımda sen varmışsın gibi ona yazıyorum söylemek istediklerimi.
Senin defterin o biliyor musun?
Ayrı kaldığımız o 3 yıl çok şey yazmıştım seninle ilgili o deftere.
Hatta geçenlerde yine bir şeyler yazarken, ayrı olduğumuz o yıllarda yazdığım bir yazı çekti dikkatimi. Her şeye tekrar başladığımız o geceyi aylar öncesinde her ayrıntısına kadar yazmışım o deftere. Çok iyi hatırlıyorum o geceyi. Yatakta uzanırken bazı görüntüler gelmişti gözümün önüne birdenbire seninle ilgili, hemen defterimi alıp yazıya dökmüştüm o görüntüleri, gerçekleşecek olması ihtimali hiç gelmemişti o zaman aklıma. Ama fark ettim ki birebir o geceyi yaşamışız, yıldızların altında geçirdiğimiz o geceyi.
Nasılsın diye soracak olursan, hiç iyi değilim.
Aklımda olmadığın tek bir an bile yok hala, onca şeye rağmen.
Bulgur pilavı yapmış annem birkaç gün önce, acısı fazla kaçmış. Bilirsin, acı mideme dokunuyor ama severim, anısından dolayı. Bir insan bulgur pilavı yerken ağlar mı, çok saçma belki ama çok ağladım.
O günden beri de çok ağladım biliyor musun? Ayrıldığımız andan itibaren yani.
Yolda yürürken, metroda işe gidip gelirken bir sürü kalabalığın içinde, oturduğum yerde durup dururken, geceleri uyumaya çalışırken, gece uykum bölünüp uyandığımda, sabahları kalktığımda, yemek yerken, biraz kafam dağılsın diye bir şeyler izlerken, artık yanımda kim varmış kim yokmuş, insanlar bana bakıyormuş umursamadan ağlamayı öğrendim bu zaman diliminde.
Ama yalnız kaldığım zamanlar çok daha fena, hem de bağıra bağıra, saatlerimi alıyor.
Çok daha sık hasta olmaya başladım son dönemde, sabahları çok daha zor uyanıyorum artık,yeni güne uyanmak farklı bir işkence biçimi şu sıralar.
Yeni bir işe başladım bu arada.
Biliyorsun, çok yoruyordu beni bir önceki işim, sinir stresten bir sürü kilo vermiştim, mutsuzdum ama bizim için devam ediyordum evlilik tazminatı alabilmek için, evlilik sürecinde bizi rahatlatır diye dayanmaya karar vermiştim hatırlarsan.
Senden sonra onun da bir anlamı kalmadı, çok geçmeden verdim istifamı.
Bunca şeyle birlikte kendime zarar verme düşüncem uzun yıllar sonra tekrar yoğun olarak aklımı meşgul etmeye başladı.
Tam da o sıralar, bir gün annem hissetmiş gibi durup dururken bana sarıldı ve "Seni çok seviyorum, Allah bana senin acını göstermesin." dedi, o anki hissiyatımı tarif edemem.
Biliyorsun zaten benim için yaşamak olgusu çok anlamlı bir şey değildi, hala daha öyle ama bencillik etmemem gerektiğini fark ettim bu olaydan sonra.
Kendime dedim ki "Sen, senin için çok anlamlı birini, üstelik hayattayken hayatından çıkarmak zorunda kaldığın için bu hale geldin, sevdiklerine bunu yapamazsın, hakkın yok. Yaşamaya devam etmek zorundasın."
Hâl böyle olunca psikoterapiye başladım birkaç aydır. Görüşmelerimizi online yapıyoruz,
Çok ironiktir ki senin bulunduğun şehirde yaşıyor çünkü. Uğruna beni paramparça ettiğin o şehirde. Her görüşmemizde içim parçalanıyor bu duruma, çaktırmıyorum.
Her hafta seni, bizi anlatıp ağladım ona da, belli etmediğini zannetti ama gözlerinde gördüm bana nasıl acıyla baktığını.
Acımı biraz olsun hafifletebilmem için bazı teknikler öğretti bana, bilişsel davranışçı terapi adı altında. Kriz anlarında iyi geliyor gerçekten insana, başarılı bir psikoterapist.
Çok iyi rol yapmayı öğrendim tanıdığım insanlara karşı.
Beni çok iyi tanıyan insanlar şaşkın, çabuk toparlandığımı düşünüyorlar.
Acımı nasıl gizlerimin yollarını aradım tanıdığım insanlara karşı. Dış görünüşümde ufak birkaç değişiklik yaptım.
Saçlarımı boyattım, ilk dövmemi yaptırdım, makyajsız dışarı çıkmıyorum, daha bir özenliyim artık.
Mutluyu oynamayı çok iyi öğrendim artık, başarılıyım bayağı, görsen aklın şaşar.
Ama bazı şeyler geçecek gibi değildi her şeye rağmen, teknik meknik hikaye, onu da kandırmayı öğrendim bir süre sonra.
Son iki haftadır çok iyi gittiğimi söylüyor, yas sürecimi atlattığımı düşünüyor, evet diyorum, çok iyiyim artık. Üzülmeyi bıraktım, hayatıma bakıyorum artık dedim, ikna ettim.
Çünkü geçmiyor, yorulduğumu hissediyorum, anlatmaya mecalim kalmadı.
O yüzden bizimle ilgili çalışmayı bıraktık.
Şuan yükseklik korkumla ilgili çalışıyoruz kendisiyle.
Hatırlıyor musun, bunu aşmam için birlikte paraşütle atlarız demiştin, bana güven, işe yarayacak, demiştin. Uyguladığımız tekniğin en son basamağında o var, ben istedim son basamağa bunu koymayı. Neden bunu istiyorsun diye sordu, biraz uç bir seçenek oldu dedi, denemek istiyorum dedim. Halbuki seninle son hayallerimizden biri buydu, sadece bunun için istedim.
Ha bu arada, Allah'ım bu acı nasıl geçecek diye düşünürken son zamanlarda yenileri ekleniyor üstüne.
Annemin tümörü iyi huyluymuş ama tehlikeli bir noktadaymış, risklerin çok olduğu bir operasyon olacağını söylüyor doktorlar.
Inanılmaz üzgünüm, çok korkuyorum ama belli etmemeye çalışıyorum daha da üzülmesin diye.
Dünya tatlısı köpeğimiz Tarçın'ı da vurup öldürdüler bu arada.
Canım yavrum, bir ruh hastasının hain kurşununa kurban gitmiş. Kimin yaptığı bulunamadı. Çok üzgünüm.
Sevgilisi kardeşimi aldatmış, ağlayarak anlattı, üzülme demek yersiz ama kendini suçlama dedim, hayat böyle bir şey, geçecek, ama çok mutsuz. Küçük kardeşim hayatla tanışıyor, içim burkuldu, umarım çabuk atlatır.
Kendimle birlikte bir de onlara üzülüyorum.
En iyi yaptığım şeyi yapıp içime atıyorum, dışardan görenlere karşı yüzümde en muhteşem gülümsemem.
Ama çok yorgunum.
Nasılsın diye sorarsan, iyi değilim.
Ve ben, 'biz'i çok özledim.
Bilirdin, her koşulda tek dileğim sen'din.
Benimse bu hayattaki en büyük korkum seni kaybetmekti.
Sonumuzu getiren sanırım bu oldu.
Çok kez rüyalarımda seni kaybettiğimi gördüm, çok kez beni bırakıp uzak şehirlere, uzak ülkelere gittiğini gördüm, bir anda ortadan kaybolduğunu gördüm.
seni bulmak için çok çırpındım rüyalarımda.
Her birinde çıldırmak üzere uyandım, çok ağladım.
Üstelik birlikteyken bile, belki yan yana uyurken bile çok kez gördüm bu rüyaları biliyor musun.
Allah'ım dedim, neden?
Neden bana bunu yaşatıyorsun diye çok ağladım.
Hiçbir zaman bunları sana anlatamadım.
Görüyorum ki ben sana aslında çoğu şeyi anlatamamışım.
Sana seni ne kadar sevdiğimi, ne kadar güvendiğimi, senin dışında hiçbir şeyin hayatımda önem arz etmediğini, benim için çok şey ifade ettiğini, bendeki yerini, anlatamamışım.
Son söylediğin sözlerin hiç geçmeyecek yaralar bıraktı bende.
Çünkü senin söylediğin her söz, anlattığın her şey çok değerliydi benim için. Senden bu sözleri duyacağıma asla inanmazdım.
Bugün Karaköy civarlarında, seninle kafamız güzel yürüdüğümüz o yoldan yürüdük arkadaşlarla, narkotik köpekleriyle ilgili anlattığın o saçma sapan hikaye geldi aklıma. "şaka yapıyorum, her anlattığım şeyi ciddiye mi alacaksın." demiştin bana, gülüşmüştük. O geldi aklıma, içimin acısını çok derinlerde hissettim.
Sana kızgın değilim, kızgın olsam belki kolay olurdu. Ama çok kırgınım, fazlasıyla.
Çekip vursaydın inan bu kadar canım acımazdı.
Bunca şeyden sonra bana gitmekten başka bir çare kalmadı, halbuki isteğim bu değildi, anlatmaya çok çalıştım ama anlatamadım.
Elim çok gidiyor sana yazmaya şu sıralar, ama sonra beni engellediğin aklıma geliyor, defterimi kalemimi alıyorum elime, oraya yazıyorum aklımdan geçenleri. Sanki karşımda sen varmışsın gibi ona yazıyorum söylemek istediklerimi.
Senin defterin o biliyor musun?
Ayrı kaldığımız o 3 yıl çok şey yazmıştım seninle ilgili o deftere.
Hatta geçenlerde yine bir şeyler yazarken, ayrı olduğumuz o yıllarda yazdığım bir yazı çekti dikkatimi. Her şeye tekrar başladığımız o geceyi aylar öncesinde her ayrıntısına kadar yazmışım o deftere. Çok iyi hatırlıyorum o geceyi. Yatakta uzanırken bazı görüntüler gelmişti gözümün önüne birdenbire seninle ilgili, hemen defterimi alıp yazıya dökmüştüm o görüntüleri, gerçekleşecek olması ihtimali hiç gelmemişti o zaman aklıma. Ama fark ettim ki birebir o geceyi yaşamışız, yıldızların altında geçirdiğimiz o geceyi.
Nasılsın diye soracak olursan, hiç iyi değilim.
Aklımda olmadığın tek bir an bile yok hala, onca şeye rağmen.
Bulgur pilavı yapmış annem birkaç gün önce, acısı fazla kaçmış. Bilirsin, acı mideme dokunuyor ama severim, anısından dolayı. Bir insan bulgur pilavı yerken ağlar mı, çok saçma belki ama çok ağladım.
O günden beri de çok ağladım biliyor musun? Ayrıldığımız andan itibaren yani.
Yolda yürürken, metroda işe gidip gelirken bir sürü kalabalığın içinde, oturduğum yerde durup dururken, geceleri uyumaya çalışırken, gece uykum bölünüp uyandığımda, sabahları kalktığımda, yemek yerken, biraz kafam dağılsın diye bir şeyler izlerken, artık yanımda kim varmış kim yokmuş, insanlar bana bakıyormuş umursamadan ağlamayı öğrendim bu zaman diliminde.
Ama yalnız kaldığım zamanlar çok daha fena, hem de bağıra bağıra, saatlerimi alıyor.
Çok daha sık hasta olmaya başladım son dönemde, sabahları çok daha zor uyanıyorum artık,yeni güne uyanmak farklı bir işkence biçimi şu sıralar.
Yeni bir işe başladım bu arada.
Biliyorsun, çok yoruyordu beni bir önceki işim, sinir stresten bir sürü kilo vermiştim, mutsuzdum ama bizim için devam ediyordum evlilik tazminatı alabilmek için, evlilik sürecinde bizi rahatlatır diye dayanmaya karar vermiştim hatırlarsan.
Senden sonra onun da bir anlamı kalmadı, çok geçmeden verdim istifamı.
Bunca şeyle birlikte kendime zarar verme düşüncem uzun yıllar sonra tekrar yoğun olarak aklımı meşgul etmeye başladı.
Tam da o sıralar, bir gün annem hissetmiş gibi durup dururken bana sarıldı ve "Seni çok seviyorum, Allah bana senin acını göstermesin." dedi, o anki hissiyatımı tarif edemem.
Biliyorsun zaten benim için yaşamak olgusu çok anlamlı bir şey değildi, hala daha öyle ama bencillik etmemem gerektiğini fark ettim bu olaydan sonra.
Kendime dedim ki "Sen, senin için çok anlamlı birini, üstelik hayattayken hayatından çıkarmak zorunda kaldığın için bu hale geldin, sevdiklerine bunu yapamazsın, hakkın yok. Yaşamaya devam etmek zorundasın."
Hâl böyle olunca psikoterapiye başladım birkaç aydır. Görüşmelerimizi online yapıyoruz,
Çok ironiktir ki senin bulunduğun şehirde yaşıyor çünkü. Uğruna beni paramparça ettiğin o şehirde. Her görüşmemizde içim parçalanıyor bu duruma, çaktırmıyorum.
Her hafta seni, bizi anlatıp ağladım ona da, belli etmediğini zannetti ama gözlerinde gördüm bana nasıl acıyla baktığını.
Acımı biraz olsun hafifletebilmem için bazı teknikler öğretti bana, bilişsel davranışçı terapi adı altında. Kriz anlarında iyi geliyor gerçekten insana, başarılı bir psikoterapist.
Çok iyi rol yapmayı öğrendim tanıdığım insanlara karşı.
Beni çok iyi tanıyan insanlar şaşkın, çabuk toparlandığımı düşünüyorlar.
Acımı nasıl gizlerimin yollarını aradım tanıdığım insanlara karşı. Dış görünüşümde ufak birkaç değişiklik yaptım.
Saçlarımı boyattım, ilk dövmemi yaptırdım, makyajsız dışarı çıkmıyorum, daha bir özenliyim artık.
Mutluyu oynamayı çok iyi öğrendim artık, başarılıyım bayağı, görsen aklın şaşar.
Ama bazı şeyler geçecek gibi değildi her şeye rağmen, teknik meknik hikaye, onu da kandırmayı öğrendim bir süre sonra.
Son iki haftadır çok iyi gittiğimi söylüyor, yas sürecimi atlattığımı düşünüyor, evet diyorum, çok iyiyim artık. Üzülmeyi bıraktım, hayatıma bakıyorum artık dedim, ikna ettim.
Çünkü geçmiyor, yorulduğumu hissediyorum, anlatmaya mecalim kalmadı.
O yüzden bizimle ilgili çalışmayı bıraktık.
Şuan yükseklik korkumla ilgili çalışıyoruz kendisiyle.
Hatırlıyor musun, bunu aşmam için birlikte paraşütle atlarız demiştin, bana güven, işe yarayacak, demiştin. Uyguladığımız tekniğin en son basamağında o var, ben istedim son basamağa bunu koymayı. Neden bunu istiyorsun diye sordu, biraz uç bir seçenek oldu dedi, denemek istiyorum dedim. Halbuki seninle son hayallerimizden biri buydu, sadece bunun için istedim.
Ha bu arada, Allah'ım bu acı nasıl geçecek diye düşünürken son zamanlarda yenileri ekleniyor üstüne.
Annemin tümörü iyi huyluymuş ama tehlikeli bir noktadaymış, risklerin çok olduğu bir operasyon olacağını söylüyor doktorlar.
Inanılmaz üzgünüm, çok korkuyorum ama belli etmemeye çalışıyorum daha da üzülmesin diye.
Dünya tatlısı köpeğimiz Tarçın'ı da vurup öldürdüler bu arada.
Canım yavrum, bir ruh hastasının hain kurşununa kurban gitmiş. Kimin yaptığı bulunamadı. Çok üzgünüm.
Sevgilisi kardeşimi aldatmış, ağlayarak anlattı, üzülme demek yersiz ama kendini suçlama dedim, hayat böyle bir şey, geçecek, ama çok mutsuz. Küçük kardeşim hayatla tanışıyor, içim burkuldu, umarım çabuk atlatır.
Kendimle birlikte bir de onlara üzülüyorum.
En iyi yaptığım şeyi yapıp içime atıyorum, dışardan görenlere karşı yüzümde en muhteşem gülümsemem.
Ama çok yorgunum.
Nasılsın diye sorarsan, iyi değilim.
Ve ben, 'biz'i çok özledim.