bugün

sevdiği entry'ler

vahşi adana

Üstte yazan 2 kişi de uyduruyor.

Adana ile alakaları yok.

Türkiye’nin En samimi insanlarının yaşadığı yerdir Adana.

Adres bile sorsan seferber olur. Esnafı güleryüzlüdür.

Alışık olmayana şive biraz sert geliyor sadece…

üstteki yazar nereli

Tijuana’lı. Tekila tutkunu, sabahtan akşama kadar senyorita peşinde fırlama.

sozluk yazarlarının merak ettiği sorular

arada bir yazılar/mektuplar/siirler geliyor gidiyor.
o yazıları kim yazıyor?
valla sevmedigim birileri yazmıyordur umarım.
cunku ben o yazıları seviyorum.

fenerlilerin çoğunun penaltı yok dediği penaltı

Ya şuna penaltı diyenle futbol konuşmayı kesin beyler. Hiç bir açıdan temas görünmüyor.
Kendilerine göre yorumluyolar. Ben takım farketmez her zaman göte göt derim.
Burdaki ve Alanya maçındaki gotten uydurma penaltidir, yüzsüzler ancak bunu savunur.

fenerlilerin çoğunun penaltı yok dediği penaltı

zaten şu penaltıya ciddi ciddi penaltı diyen fenerli de bir daha futbol yazmasın bir zahmet.
objektif ve sağduyulu insanların yanlış bir karar olduğunu belirttiği penaltı.

istanbul depremi

Bağımsızlık ile ilgili bir sorun olacağını sanmıyorum. Yıkım 5 6 ilçede olacak ve kayıp 7 şubat depremi kadar büyük olmayacak.

Nedeni ise fay 40 km deniz içinde.

ölmüş bir insanın kemiklerinden sperm yapmak

Bunlar haşhaşi yav.

eylulsabahi

Nick değiştirmek varken silik olmak da ne bileyim.

Öz hakiki yazarlar da pek kalmadı azizim.
Biz ki 12 yıldır orjinal, boyasız ve değişensiz nick.

iyilik edenin iyilik bulduğu yalanı

başına bin musibet açılmazsa dua et.
kardeşim devir öyle bir devir ki, kim hırlı kim hırsız, essah mı yalan mı bilmek anlamak muamma.

bu devirde kabuğuna çekilip, mümkünse dış dünyadan da kopuk yaşayacaksın. kimseye el uzatmaya gelmiyor.

üstteki yazarla ne yapmak isterdin

Pavyona gidelim.

üstteki yazarla ne yapmak isterdin

Bugün dükkanı açmayalım. Gidelim ciğer yiyelim sonra içelim.

sapasağlam girdiği acilde ölmek

Yazasım geliyor, yazıp yazıp siliyorum. Olmuyor.

Yoğun bakımda 5 dakika görüp konuşmamızın son olacağını nasıl bilebilir bir insan. Ya da bilse ne gelir elinden. iyi olacaksın merak etme demiştim sana orada. Olmadı özür dilerim.

düşün ki o bunu okuyor

Sen beni kaybetmekten hiç korkmadın.
Bilirdin, her koşulda tek dileğim sen'din.

Benimse bu hayattaki en büyük korkum seni kaybetmekti.

Sonumuzu getiren sanırım bu oldu.

Çok kez rüyalarımda seni kaybettiğimi gördüm, çok kez beni bırakıp uzak şehirlere, uzak ülkelere gittiğini gördüm, bir anda ortadan kaybolduğunu gördüm.
seni bulmak için çok çırpındım rüyalarımda.
Her birinde çıldırmak üzere uyandım, çok ağladım.
Üstelik birlikteyken bile, belki yan yana uyurken bile çok kez gördüm bu rüyaları biliyor musun.
Allah'ım dedim, neden?
Neden bana bunu yaşatıyorsun diye çok ağladım.

Hiçbir zaman bunları sana anlatamadım.

Görüyorum ki ben sana aslında çoğu şeyi anlatamamışım.
Sana seni ne kadar sevdiğimi, ne kadar güvendiğimi, senin dışında hiçbir şeyin hayatımda önem arz etmediğini, benim için çok şey ifade ettiğini, bendeki yerini, anlatamamışım.

Son söylediğin sözlerin hiç geçmeyecek yaralar bıraktı bende.
Çünkü senin söylediğin her söz, anlattığın her şey çok değerliydi benim için. Senden bu sözleri duyacağıma asla inanmazdım.

Bugün Karaköy civarlarında, seninle kafamız güzel yürüdüğümüz o yoldan yürüdük arkadaşlarla, narkotik köpekleriyle ilgili anlattığın o saçma sapan hikaye geldi aklıma. "şaka yapıyorum, her anlattığım şeyi ciddiye mi alacaksın." demiştin bana, gülüşmüştük. O geldi aklıma, içimin acısını çok derinlerde hissettim.

Sana kızgın değilim, kızgın olsam belki kolay olurdu. Ama çok kırgınım, fazlasıyla.
Çekip vursaydın inan bu kadar canım acımazdı.

Bunca şeyden sonra bana gitmekten başka bir çare kalmadı, halbuki isteğim bu değildi, anlatmaya çok çalıştım ama anlatamadım.

Elim çok gidiyor sana yazmaya şu sıralar, ama sonra beni engellediğin aklıma geliyor, defterimi kalemimi alıyorum elime, oraya yazıyorum aklımdan geçenleri. Sanki karşımda sen varmışsın gibi ona yazıyorum söylemek istediklerimi.

Senin defterin o biliyor musun?
Ayrı kaldığımız o 3 yıl çok şey yazmıştım seninle ilgili o deftere.
Hatta geçenlerde yine bir şeyler yazarken, ayrı olduğumuz o yıllarda yazdığım bir yazı çekti dikkatimi. Her şeye tekrar başladığımız o geceyi aylar öncesinde her ayrıntısına kadar yazmışım o deftere. Çok iyi hatırlıyorum o geceyi. Yatakta uzanırken bazı görüntüler gelmişti gözümün önüne birdenbire seninle ilgili, hemen defterimi alıp yazıya dökmüştüm o görüntüleri, gerçekleşecek olması ihtimali hiç gelmemişti o zaman aklıma. Ama fark ettim ki birebir o geceyi yaşamışız, yıldızların altında geçirdiğimiz o geceyi.

Nasılsın diye soracak olursan, hiç iyi değilim.
Aklımda olmadığın tek bir an bile yok hala, onca şeye rağmen.
Bulgur pilavı yapmış annem birkaç gün önce, acısı fazla kaçmış. Bilirsin, acı mideme dokunuyor ama severim, anısından dolayı. Bir insan bulgur pilavı yerken ağlar mı, çok saçma belki ama çok ağladım.

O günden beri de çok ağladım biliyor musun? Ayrıldığımız andan itibaren yani.
Yolda yürürken, metroda işe gidip gelirken bir sürü kalabalığın içinde, oturduğum yerde durup dururken, geceleri uyumaya çalışırken, gece uykum bölünüp uyandığımda, sabahları kalktığımda, yemek yerken, biraz kafam dağılsın diye bir şeyler izlerken, artık yanımda kim varmış kim yokmuş, insanlar bana bakıyormuş umursamadan ağlamayı öğrendim bu zaman diliminde.
Ama yalnız kaldığım zamanlar çok daha fena, hem de bağıra bağıra, saatlerimi alıyor.

Çok daha sık hasta olmaya başladım son dönemde, sabahları çok daha zor uyanıyorum artık,yeni güne uyanmak farklı bir işkence biçimi şu sıralar.

Yeni bir işe başladım bu arada.
Biliyorsun, çok yoruyordu beni bir önceki işim, sinir stresten bir sürü kilo vermiştim, mutsuzdum ama bizim için devam ediyordum evlilik tazminatı alabilmek için, evlilik sürecinde bizi rahatlatır diye dayanmaya karar vermiştim hatırlarsan.
Senden sonra onun da bir anlamı kalmadı, çok geçmeden verdim istifamı.

Bunca şeyle birlikte kendime zarar verme düşüncem uzun yıllar sonra tekrar yoğun olarak aklımı meşgul etmeye başladı.
Tam da o sıralar, bir gün annem hissetmiş gibi durup dururken bana sarıldı ve "Seni çok seviyorum, Allah bana senin acını göstermesin." dedi, o anki hissiyatımı tarif edemem.

Biliyorsun zaten benim için yaşamak olgusu çok anlamlı bir şey değildi, hala daha öyle ama bencillik etmemem gerektiğini fark ettim bu olaydan sonra.
Kendime dedim ki "Sen, senin için çok anlamlı birini, üstelik hayattayken hayatından çıkarmak zorunda kaldığın için bu hale geldin, sevdiklerine bunu yapamazsın, hakkın yok. Yaşamaya devam etmek zorundasın."

Hâl böyle olunca psikoterapiye başladım birkaç aydır. Görüşmelerimizi online yapıyoruz,
Çok ironiktir ki senin bulunduğun şehirde yaşıyor çünkü. Uğruna beni paramparça ettiğin o şehirde. Her görüşmemizde içim parçalanıyor bu duruma, çaktırmıyorum.
Her hafta seni, bizi anlatıp ağladım ona da, belli etmediğini zannetti ama gözlerinde gördüm bana nasıl acıyla baktığını.

Acımı biraz olsun hafifletebilmem için bazı teknikler öğretti bana, bilişsel davranışçı terapi adı altında. Kriz anlarında iyi geliyor gerçekten insana, başarılı bir psikoterapist.

Çok iyi rol yapmayı öğrendim tanıdığım insanlara karşı.
Beni çok iyi tanıyan insanlar şaşkın, çabuk toparlandığımı düşünüyorlar.

Acımı nasıl gizlerimin yollarını aradım tanıdığım insanlara karşı. Dış görünüşümde ufak birkaç değişiklik yaptım.
Saçlarımı boyattım, ilk dövmemi yaptırdım, makyajsız dışarı çıkmıyorum, daha bir özenliyim artık.
Mutluyu oynamayı çok iyi öğrendim artık, başarılıyım bayağı, görsen aklın şaşar.

Ama bazı şeyler geçecek gibi değildi her şeye rağmen, teknik meknik hikaye, onu da kandırmayı öğrendim bir süre sonra.
Son iki haftadır çok iyi gittiğimi söylüyor, yas sürecimi atlattığımı düşünüyor, evet diyorum, çok iyiyim artık. Üzülmeyi bıraktım, hayatıma bakıyorum artık dedim, ikna ettim.
Çünkü geçmiyor, yorulduğumu hissediyorum, anlatmaya mecalim kalmadı.

O yüzden bizimle ilgili çalışmayı bıraktık.
Şuan yükseklik korkumla ilgili çalışıyoruz kendisiyle.
Hatırlıyor musun, bunu aşmam için birlikte paraşütle atlarız demiştin, bana güven, işe yarayacak, demiştin. Uyguladığımız tekniğin en son basamağında o var, ben istedim son basamağa bunu koymayı. Neden bunu istiyorsun diye sordu, biraz uç bir seçenek oldu dedi, denemek istiyorum dedim. Halbuki seninle son hayallerimizden biri buydu, sadece bunun için istedim.

Ha bu arada, Allah'ım bu acı nasıl geçecek diye düşünürken son zamanlarda yenileri ekleniyor üstüne.

Annemin tümörü iyi huyluymuş ama tehlikeli bir noktadaymış, risklerin çok olduğu bir operasyon olacağını söylüyor doktorlar.
Inanılmaz üzgünüm, çok korkuyorum ama belli etmemeye çalışıyorum daha da üzülmesin diye.

Dünya tatlısı köpeğimiz Tarçın'ı da vurup öldürdüler bu arada.
Canım yavrum, bir ruh hastasının hain kurşununa kurban gitmiş. Kimin yaptığı bulunamadı. Çok üzgünüm.

Sevgilisi kardeşimi aldatmış, ağlayarak anlattı, üzülme demek yersiz ama kendini suçlama dedim, hayat böyle bir şey, geçecek, ama çok mutsuz. Küçük kardeşim hayatla tanışıyor, içim burkuldu, umarım çabuk atlatır.

Kendimle birlikte bir de onlara üzülüyorum.
En iyi yaptığım şeyi yapıp içime atıyorum, dışardan görenlere karşı yüzümde en muhteşem gülümsemem.

Ama çok yorgunum.

Nasılsın diye sorarsan, iyi değilim.
Ve ben, 'biz'i çok özledim.

yunanistan a 40 adet f 35 verilmesi

"eğer burada üretilirse, motor lisansı da verilirse", 100 tane f35 almaktan daha büyük bir başarı elde edilmiştir bence.. detayları net görmeden bir şey diyemiyorum.

üstteki yazar hakkındaki varsayımlarınız

Romantik yazar.

Evet

adana büyükşehir belediyesi

havalimanı da belediyenin kararı değil.
koca şehrin havalimanını ta uzağa taşımak hem bize hem de çevre illere eziyettir. depremden etkilenen ve havalimanları yıkılan iller Adana'dan kalkıyordu. şehrin göbeğindeki havalimanı ne zamandan beri tehlike arz ediyor acaba sayın yöneticiler? Neden dolmuşla ya da yürüyerek gittiğimiz havalimanına gitmek yerine artık havaşa tomarla para ödemek zorundayız? son zamanlarda sırf Adana ak partiye oy vermedi diye bunları yaptıklarını düşünüyorum.
madem sıfırdan havalimanı yapacak bütçe vardı,bura bir süre kapatılıp büyütülebilirdi.

adana büyükşehir belediyesi

şakirpaşa havaalanı için plan ne oldu. umarım tarsusa taşınmıyoruzdur. kapanacaktı en son. ne çok birikmişim meğer. canım adanam adeta bı köy.

27 ocak 2024 yunanistan a f35 satış onayı

F16 anlaşmasında 40 uçak 1.2 milyar dolar, zaten o kadar alacağımız var, onu da düş.

40 tane kit, 900 adet 1 milyon dolarlık bombalar, başka tip bombalar, hazır ek motorlar falan filan, görünüşe bakılırsa 5 milyar dolarlık bir anlaşma olması gerekirken, kamuoyuna sunulan bilgilerde şunları görüyorum:
- anlaşmada yunanistan’da kullanmayın, ırak’ta bilmem ne yapın gibi maddeler yok,
- f 16’ların türkiye’de üretilme gibi bir durumları var,
- f 16 motorlarının lisans altında türkiye’de üretilme durumları var,

Yani 23 milyar dolarlık neyin pazarlığını yaptılar bilemiyorum ama türkiye f 16 motor lisansını istiyor ya da alıyor, f 16 için sıra beklemeyip kendisi üretecek ve bu aynı zamanda ekonomik bir geri dönüş de demek; bir ihtimal aklıma geliyor ki, f35’in kaportasını ürettiği gibi, 2027’ye kadar sadece tayvan için çalışacak üretim bantlarına ek olarak türkiye’de de üretim/kısmi üretim olacak yani kaportadan fazlasını üreteceksek, belki bu üretim hatlarının bir kısmının Türkiye’ye transferi de gündeme gelecek….

Gibi bir şeyler bekliyorum. Bu arada tabii milli savaş uçağının da eli rahatlayacak. Türk motoru ama amerikan motoru olacak. Yani artık lisansı bizde olacak, gibi düşünüyorum. Bakalım….